Makaleler


Panik Atak ve Psikanalitik Perspektif: Neden ve Nasıl Ortaya Çıkıyor?

Panik Atak ve Psikanalitik Perspektif: Neden ve Nasıl Ortaya Çıkıyor? 06.08.2018

Panik atak, çoğu zaman kişinin çevresinde bu yoğun korku ve kaygıyı tetikleyecek bir durum yokken ortaya çıkan ani ve yoğun bir korku deneyimidir. Bu atak sırasında kişi, kontrolünü kaybetme, ciddi bir hastalığa yakalanma veya ölecekmiş gibi olma korkusu yaşayabilir. Bedensel belirtiler de eşlik eder; kalp çarpıntısı, göğüs sıkışması, nefes darlığı, titreme, bulantı, uyuşma ya da baygınlık hissi sıkça gözlenir. Bilişsel düzeyde ise ölüm korkusu, aklını yitirme kaygısı gibi düşünceler ortaya çıkar ve panik atak deneyimi birey için son derece tehdit edici hale gelir.

Psikanalitik açıdan panik atak, yalnızca fizyolojik bir reaksiyon değil, bilinçdışı çatışmaların dışavurumudur. Ataklar, genellikle bastırılmış duyguların ve çözülmemiş içsel çatışmaların işaretidir. Kimi bireylerde bu çatışmalar, çocukluk deneyimleri, ebeveyn ilişkileri veya kişinin savunma mekanizmalarının yoğun kullanımıyla bağlantılıdır. Bastırma mekanizmasının güçlü olduğu durumlarda, bilinçdışı çatışma ile semptom arasındaki ilişki kopuk görünür; semptom anlaşılmaz ve yabancı bir biçimde deneyimlenir. Bu nedenle kişi, yaşadığı panik atakları yalnızca kontrol edilemeyen fiziksel bir sorun gibi algılayabilir.

Her bireyin panik atağı, kendi yaşam hikâyesi ve içsel dünyasıyla şekillenir. Psikanalitik terapi, bu deneyimlerin ardındaki anlamı ortaya çıkarmayı hedefler. Terapide kişi, panik ataklarını yalnızca bir hastalık belirtisi olarak değil, ruhsal çatışmaların bir dışavurumu olarak anlamaya başlar. Bu süreç, semptomların anlaşılmasını ve kişinin kendi iç dünyasında daha sağlam bir farkındalık geliştirmesini sağlar. Ayrıca terapötik bağ, kişinin bastırılmış kaygı ve korkularıyla güvenli bir ortamda yüzleşmesine imkân tanır.

Panik atak tedavisinde psikanalitik yaklaşım, semptomları geçici olarak yatıştırmak yerine, onları anlamlandırmayı ve altta yatan bilinçdışı dinamikleri çözmeyi amaçlar. Bu sayede birey, kaygıyla baş etme yollarını bilinçli olarak geliştirebilir, içsel çatışmalarını tanıyabilir ve yaşamını daha dengeli bir biçimde sürdürebilir.