Makaleler


Ghosting’den Güvenli Bağlanmaya İlişkilerin Yeni Dili

Ghosting’den Güvenli Bağlanmaya İlişkilerin Yeni Dili 23.09.2025

İlişkilerin dili değişti. “Evlenmek”, “birlikte yaşamak”, “flört” gibi sözcükler bir süreci, bir emeği, bir bekleyişi ifade ederken bugün “ghosting”, “love-bombing”, “breadcrumbing” gibi terimler davranışları kestirmeden adlandırıyor. Bu yeni adlandırmalar iki yönlü bir işlev görüyor: Bir yandan kişilere hızlı bir kavrayış sunup yaşananı anlamayı kolaylaştırıyor. Öte yandan bu kavramlar, yaşantının karmaşık dokusunu basitleştiriyor, hatta bazen dokunun üstünü örtüyor. Peki bu adlandırma pratikleri gerçekten bizi koruyor mu, yoksa ilişkiye dair derin bir sessizliği, bir boşluğu mu örüyor?

Love-bombing örneğiyle başlayalım. Birine yoğun ilgi, hızlı vaatler, artan zaman ve görünür bağlılık sunmak. Bu davranış bir bakıma “biz” illüzyonu kurmanın hızlandırılmış yolu. Psikanalitik okumada love-bombing, idealizasyonun hızlandırılmış hali gibidir. Öteki hemen mükemmel bir nesneye çevrilir, saldırganlığı ve eksiklikleri göz ardı edilir. Bu taktikte alıcının savunmaları aşılır, ötekine bağlanma arzusu hızla tatmin edilir. Ancak hızla örülen bu “biz”, sağlam duvarlara sahip değildir. İdealizasyonun ardından çözülme, devalüasyon, hatta ani yok etme, gelmesi muhtemel bir eğilimdir. İlk yoğunluğun ardından gelen boşluk, eski yaralanmaları tetikler. Love-bombing, bir sığınak vaat edip; yalnızca geçici bir ısınma yaratır ve kişiyi kendi yalnızlığıyla baş başa bırakır günün sonunda.

Ghosting ise neredeyse love-bombing’in ters yüzü gibidir. Temastan, cevap vermekten, görünür olmaktan birden çekilmek. Ghosting, bazen çatışmadan kaçmanın, bazen de erken nesne deneyimlerinde edinilmiş terk edilme ya da reddedilme kaygılarını yeniden düzenlemenin yoludur muhtemelen. İlişkinin bir noktasında kişi aniden sessizliğe gömüldüğünde, gizemli bir güç devreye girer: Bırakılan taraf eksik bir anlatının muhatabı olur. Bu eksiklik, kendi içinde bir suskunluk üretir. Ghosting, ilişkideki sorunu konuşmadan çözme girişimidir. Konuşmamak, duyguyu dönüştürmek yerine onu yok saymanın kural haline gelmiş biçimidir. Böylece terk edilme deneyimi, anlık bir saldırganlık gibi yeniden yaşanır ama bu kez karşılıklı temas olmadan, yalnızca bir boşluğun içinde.

Love-bombing’in hızlı idealizasyonu da, ghosting’in ani yok sayışı da, ilişkiyi yönetme stratejileri olarak işlev görür. Burada strateji sözcüğü önemlidir. Bunlar duygusal mecrada akılcı bireyin kullandığı taktiksel hamlelerdir. Yakından bakınca, bu hamlelerin altında sıkça aynı ruhsal ihtiyaçlar yatar. Reddedilme korkusu, narsisistik besin arayışı, çatışmadan kaçış, benlik bütünlüğünü koruma çabası. Bir kişi partnerini hızla idealize edip sonra tüketiyorsa, özünde doyumsuz bir arzuya yönelik tatminsiz bir arayışı, olmayanı kovalama söz konusudur muhtemelen. Öte yandan biri aşkı sessizce terk ediyorsa, bu kişi çoğu kez ilişkiselliğini korumak için sessizliği savunma olarak seçmiş olabilir.

Kavramsallaştırmalar burada devreye giriyor. Güvenli bağlanma, kaçıngan bağlanma, toksik ilişki, red flag ya da narsisist partner gibi etiketler, bize hızlı bir açıklama sunar. Fakat kavramların konforu, çoğu zaman ilişkideki derinliği gölgeleme riski taşır.

“Kaçıngan bağlanma” dediğimizde, kişinin öznel hikâyesini, çocukluk yaralarını, o anda bize yönelttiği karmaşık duyguları görmezden gelebiliriz. Etiket, bizi zahmetten kurtarır. Yüzleşmek yerine kategorize ederiz. Oysa gerçek ilişki, kavramların ötesinde sabır ve kırılganlıkla kurulur.

Sorun, bu kavramların giderek birer kısa devreye dönüşmesinde. Partneri bir güvenli bağlanma aracı olarak görmek, ilişkiyi bir tatmin ve huzur ürünü gibi konumlandırmak; ya da “zehirli” diye damgalayıp hızla terk etmek, aslında ötekinin biricikliğini yok sayar. Günümüzde bireyler, tatmin sağlayan ama yük taşımayan ilişkiler aramakta; fakat kısa süreli tatminin ardında kalan şey, çoğu kez kalıcı bir boşluk olmaktadır. Ötekini bir araç gibi kullanmak, kendi içimizde bağlanma kapasitesini tüketir görünmektedir.

Kavram üretmenin paradoksu tam da burada: Sözlük zenginleşir, ama deneyim fakirleşir. Bir yandan ne yaşadığımızı adlandırarak görünür kılarız; öte yandan bu etiketlerin içinde saklanır, duygusal deneyimi derinleştirme zahmetinden kaçarız. Ghosted olmayı söylemek, acıyı görünür kılar ama aynı zamanda normalleştirir. Love bombed demek, failin davranışını teknikleştirir: “Bu bir stratejiydi.” Dil, bizi korur ama aynı zamanda yüzeyselleştirir.

Biz gerçekten bir “biz” mi inşa etmeye çalışıyoruz, yoksa kavramların verdiği hızlı rahatlığa mı sığınıyoruz? Bir “biz” yaratmaya yeltenirken güvenle barınabileceğimiz bir dünya kurmaya çalışırken aslında büyük bir boşluğu büyütüyor olabilir miyiz? Çünkü kavramlarla örülen “biz”ler, çabucak sökülen sahte duvarlar gibi görünüyor. İçimizi korumaya çalışırken, içimizi boşaltıyor olabilir miyiz?

Belki de asıl sorumuz şudur: İlişkilerimizi birer çadır gibi geçici, taşınabilir, işlevsel mekânlara mı çevireceğiz? Yoksa hâlâ emekle, kırılganlıkla, sabırla örülen bir sığınak inşa etmeye cesaretimiz var mı?